SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ!
- Site içeriklerimizin tamamı özgündür ve kaynak gösterilmeden alıntılanması, dağıtılması veya kullanılması yasaktır.
- 13 yaşından küçüklerin sitemize girmesi yasaktır.
- Tehdit edici, küfürlü, müstehcen, kaba, nefret dolu yada gereksiz mesajlar göndermek kesinlikle yasaktır.
- Yazacağınız her tür yorum ve mesajdan sadece siz sorumlu olursunuz.
- Sitenin içeriğini oluşturan yazı ve resimler bu siteyi hazırlayanların sorumluluğu içerisindedir. Bununla birlikte sorumluluk bilgilerin güncelliği ve yorumların doğruluğu konusunda garanti verildiği anlamına gelmez.
- Bu siteye girerek tüm bu kuralları kabul etmiş sayılırsınız.



sanalikasanalpepromertyagicidert
Keloğlan Masalları
…Keloğlan Masalları…
(Keloğlan’ın Sazı)
Bizim bilmediğimiz çok eski olmayan zamanların birinde, köylerden şirin mi şirin bir köyde,
Onca yıl, anası bu
Keloğlan ne mi yaparmış?
Birkaç keçi ile bir de eşeği varmış. işte her gün, gün
Keloğlan’ın arkadaşları, kendisini her gördükle rinde:
- Yaşlı
Her keresinde, şikayet dilli olarak, bütün bunları anasına aktarınca, işittiği sözler ekseriya şöyle olur muş:
- A benim biricik oğulcuğum, ne yapalım? Bizim de kaderimiz böyleymiş. Gelen giden ne olsa söyler.
Keloğlan, bu sözlere itiraz etmiş:
- Hayır ana, arkadaşlarımın lafları çok dokunu yor bana. Yarından tezi yok ineceğim kasabaya.
Ne yapsın, ne desin anası:
- Peki oğlum, madem öyle düşündün. Bildiğin gibi yap, ama, beni de unutma.
Vurmuş kasabaya Keloğlan. Tuvalete gitmiş, bekçinin
– Ana, demiş, işte yiyecekler. Şu da yün. Eğir, çorap yap, satayım.
Şikayetlenmiş anası:Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Yazım ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Özlü Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Özetleri
- Gözlerim görmez oldu Keloğlanım. Yapamam, anla beni.
Tabii, nihayet anası.
Hâlâ arkadaşları
- Yaşlı ködının Keloğlan’ı, eşeğinin bile yoktur palanı.
Bu gibi laflara, artık daha Fazla dayanamayan Keloğlan, ne yapıp edip, şu
Bir akşam köyde bir düğün varmış.
Keloğlan anasından izin alıp düğüne gitmiş.
Bir delikanlı, elinde sazı çok
Keloğlan, bayılmış bu işe.
Bu sazcı gibi saz çalıp türkü söylemeye heveslenmiş.
Böylece çok bahşiş atıp anası ile birlikte fukaralığa son vermek istermiş. Önce, bir saz gerekiyor tabii.
- Ustam, demiş, büyük hayır alırsın, bana bir saz yap, işte dut dalı.
- Önce
- Yok, karşılığını vermiş bizimki.
- Öyleyse, benden de saz yok, hadi yaylan bakalım, diyerek, sözünü bağlamış adam.
Lakin, kafayı bir kere takmış ya Keloğlan, üstelemiş.
- Bir sazlık dal getireyim sana, olur mu?
- Hah demiş, kelini şimdi çalıştırdın, beni de razı ettin. Sazını üç gün sonra gel ol. Ama gelirken de bir sazlık dut dalı getirmeyi unutma, yoksa avucunu yalarsın.
Hoplaya zıplaya çıkıp gitmiş Keloğlan, şimdiden eline aldığı değneklerle saz çalma provaları yaparmış. Üç gün sonra, dut dalını da alıp saz ustasının dükkanına varmış. Ama saz çalmayı bilmediği için, yalvarmış.
- Ey ünlü sazcı, gel de bana acı. Budur derdimin ilacı, hem de başımın tacı. Kurbanın olam senin, şu sazı öğret…
Usta
- Ulan Keloğlan, iyi günüme denk geldin, illaki beni mecbur ettin… Otur bakayım şuraya, demiş ve tarif etmiş.
Saz çalmayı kısa sürede öğrenen Keloğlan, her sabah önüne kattığı keçileri ve eşeğiyle akşamlara kadar saz çalıp, türkü söylermiş. Tın tın tellere vurur, hop oturur hop zıplarmış.
Fakat henüz köylüleri, onun ne
Keloğlan, böyle söyleyenlere şöyle dermiş:
Gülün ey
Ne getireceği belli olmaz yarınki günün
Gülün ey
İyi bir saz ustası
Sabrın elinden ne kaçabilir!.
Keloğlan, artık yavaş yavaş düğünlere gitmeye, saz çalıp türkü söylemeye başlamış.
Hâlâ ciddiye almayanlar varmış. Onlara da şöyle demiş:
Alay etmeyin öyle benimle
İşim olmaz artık sizinle
Sazımı alacağım bakın elime
Yine kahkahalar, köyün semalarında dalgalanmış. Buna sinirlenen keloğlan, almış sazı eline, vurmuş yanık teline.
Ben bir garip Keloğlanım
Eşeğimin yok palanı
Varım yoğum doğruluktur
Hiç de sevmem ben yalanı.
Tabii, bir süre sonra bahşişler gelmeye başlamış. Cepleri almaz olmuş.
Doğru anasına koşmuş. Anası nasıl sevinmesin ki…
Böyle düğünlere gide gide, artık ünlü bir türkücü ve sazcı olmuş Keloğlan.
Anası bir gün,
- Ah Keloğlanım, görüyorsun artık perişanım, demiş. Gözlerim görmez, ellerim tutmaz oldu. Ocağımızda bir gelin olsa da, ben bir kenara çekilsem. Ha! Ne dersin dazlak kafalı oğlum?
Keloğlan acımış anasına.
- Benim öyle biri aklımda yok ana, senin varsa söyle, demiş.
Anası bir kızı önermiş:
- Küpçü Ali’nin kızı tam bize göre…
- Olmaz ana, diye karşı çıkmış oğlu, olmaz. Küpçü Ali çulsuzun biri. O dediğin kızı kendime karı, sana gelin yapmayacağım.
Anası, boynunu bükmüş:
- Ah saf oğlanım, vah Keloğlanım! Zengin kapısı bize açılmaz. Bırak bu ham hayali, görüyorsun işte bu halimi.
Ne yapsın Keloğlan, anasından geçememiş.
- Peki, sırf seni kırmamak için, ses çıkarmıyorum. Nasıl biliyorsan öyle olsun.
- Allah’ın emri, peygamberin kavli ile kızını oğluma eş, kendime gelin yapmaya geldim, demiş.
Küpçü Ali, kötü kötü sırıtmış.
- Bak sen bizim Keloğlan’ın anasına. Var git işine be
Bu sözleri kapı aralığından dinleyen kız, çok üzülmüş. Çünkü bir düğünde saz çalıp türkü söylerken gördüğü Keloğlan’a aşıkmış. Ama, hiçbir şey diyememiş, çünkü babasından çok korkarmış.
- Ana ne bu halin, vermedi mi yoksa kızını Küpçü Ali?
Ağlamış ihtiyar
- Kovdu beni, sen önce yemeye ekmek bul, dedi.
Keloğlan, bu
Eşeğini çıkarmış ahırdan, sazını vurmuş omzuna, öpüp anasının ellerinden, duasını almış.
Eşeğine binip